Genel

OLUMSUZ DENEYİMLER

Evet bu köpek arkadaşım Sante ile ‘nasıl çıkmışız fotosu’ ?  Ama şu an burada paylaşmak istediğim şey farklı ?. Burada yazdıklarımla ilgili ”bize ne yaw, amma da saçma” diyenler oluyor mudur acaba? diyeeee açıkçası hiç merak etmedim ?‍♀️?. Hatta olumsuz türden tepkiler beni genelde içten içe mutlu eder.
Kaldı ki ben ; yaşam biçimini mesleğe dönüştürmüş, reiki, yoga, beslenme, pozitif düşünme, doğal yaşam, ruhsal çalışmalar gibi konuları paylaşmayı hayat amacı olarak benimsemiş ve bu mecrayı da bu amaçla kullanan biriyim. Bu arada konu bu da değil . Sadece yazarken kelimeler böyle aktı diyelim 

Konu : Olumsuz deneyimlerim.

Bu yaşıma kadar olumlu olumsuz bir çok deneyim yaşadım. Olumlu deneyimler elbette beni çok mutlu ediyor ve mutluluktan bol bol şükrediyorum vs. Ama olumsuz deneyimlerde uzun zamandır beni çok mutlu ediyor (genelde). Hatta ne kadar can sıkıcı olsalarda, içimden olumsuz deneyimlerime öpüp sarılmak geliyor. Çünkü hatırladığım kadarıyla, bana bir şey öğretmeyen hiç bir deneyimim yok. Her yaşadığım olumsuz deneyimimde, önce buradan ne öğrenebilirim diye düşünmeye başlıyorum. Genelde şu sorular geçiyor aklımdan :

Tavırlarım ne kadar şefkat doluydu ?

Tavrımda ve tepkilerimde egoma yenildim mi?

Tavrımda öfke var mıydı ? Var ise öfkemin kökeninde hangi duygu yatıyor ?

Duygularımda benlik gücümü azaltan muhtaçlık duygusu var mıydı ?

Özellikle, deneyimimi başkalarına anlatırken kurban rolüne bürünüyor muyum?

Önce kendimi sonra canımı sıkan kişi veya kişileri affettim mi?

Bu deneyimi veya benzerini tekrar yaşayacak olsam nasıl davranmam gerekir?

Sonrasında bu sorularımdan bulduğum cevaplarla o kadar iyi hissediyorum ki ve pozitif anlamda bana o kadar katkısı oluyor ki, kalkıp deneyimimi öpüp sarılasım, iyi ki iyi ki iyi ki yaşadım seni ben demek geliyor içimden :)).

Genel

KARMA VE EGO

Sanki çok ağır ama bir o kadar hafif.
Biliyorum çünkü.
Tattım hafifliğini o halin.
En güzel hal.
İnsan hep orada kalmak istiyor.
Sanki ağır dedim çünkü bazen kaptırabiliyorum işte.
Yani bir ‘ben’ geliyor yerleşiyor zorlama.
Ama farkındayım o an bile o ‘ben’i.
O zaman suçlamıyorum kendimi,
Ve tabi yüklenmiyorum da kendime.
Karmamdır belki diyorum yada her neyse vardır bana anlatmak istediği diyorum.
Sadece şefkatle bekliyorum kendimi.
Varsa almam gereken ders, şefkatle alıyorum.
Sonra mutlaka şükrediyorum.
Yada karma ise daha çok seviyorum kendimi,
Daha çok affediyorum kendimi.
Sonra yine mutlaka şükrediyorum.
Benim içimde ki ‘sen’i, senin içinde ki ‘ben’i görmeye ve kalben hissetmeye gayret ediyorum.
Yolum ve niyetim hep bu olduğundan özümle yine buluşabiliyorum.
Yani o halin hafifliği, huşusu sarıyor yine.
Şükrediyorum.

Şükrediyorum.

Şükrediyorum.

Genel

DEĞİŞMELİ MİYİZ?

İnsan 7’sinde neyse 70’nde de odur derler. Kendi adıma hiç inanmadığım bir söz. Neden değişmesin ki insan? Değişimin tadını neden tatmasın ki? Değişimin getireceklerini neden deneyimlemesin ki? Değişmek, dönüşmek kadar insanı tatmin eden başka ne var ki? Hem hep aynı kalacaksak neden buradayız?

Biliyorum herşeyin bir sebebi var. Bazen bu sebepler çok can acıtsa da… Hissediyorum özümden… Herşeyin bir sebebi var. Tıpkı burada olmamızın bir sebebi olduğu gibi. O yüzden egodan ayrı kalpten gelenlerle değişmeliyiz.

Bazen bir his, bir olay, bir kişi, bir kelime, bir görüntü kalbine dokunur. İşte orada tam da o dokunduğu yerde kalmalı… Egoyu kenara koymalı… ‘ben’lik duygusunu kenara koymalı.. Bunu yapabildiğinde o his, o olay veya o kişi kalbine dokunmuş oluyor. Evet. Ama aslında olan şey; senin kendi özünle buluşman. Özünle her buluştuğunda değişmeye başlıyorsun. Arzuların, duyguların, bakış açıların, alışkanlıkların değişiyor. Yani hayatın ve deneyimlerin yeniden şekilleniyor, yapılanıyor.

“O yüzden; evet, değişmeliyiz hem de koşa koşa”.

Genel

SEN İYİLEŞTİKÇE

Sorumluluk almalı,
İyileşme yolunda sorumluluk almalı,
Gayret olmalı, çaba olmalı, öz disiplin olmalı.
Yapılması gereken ne ise yapılmalı!

Vermeli,
Çünkü gaye bu.
Vermek…
Ve en ederli vermektir, bireysel iyileşme uğruna yapılanlar.
Çünkü herşey herşeyin içinde!
Sen iyi isen, evrende iyi.
Çünkü sen şifalandıkça şifalanır evren.
Sen şifalandıkça çoğalır hayata vereceklerin.
Ve sen verdikçe;
Verdiklerin bütün evreni dolaşır,
Dolaşırken iyileştirir,
Iyileştirirken katlanarak sana geri gelir.
Bilirsin, hislerinden gelen bilmelerinle.
Ve uyanmış hallerinle daha çok verebilirsin.
Tıpkı şifalandırdıklarının vereceklerinin çogalması gibi.

O yüzden vermelerin en ederlisidir bireysel iyileşme uğruna yapılanlar.
Ama ancak disiplinle, adanmakla, sorumlulukla, sevgiyle olur.

Ve en güzel ibadetlerdendir.

Genel

HASTALIK

Bazen kişinin kulağı ağır işitir. Ve öz, sesini duyurmak için kişiye deneyimler yaşatmaya başlar. Öz, sesini duyuramadıkça kişiye her seferinde bir öncekinden daha güçlü olan deneyimler yaşatmaya devam eder. Hatta artık kişide hastalıklar başlar. Ve öz, bazen hastalıkla sesini duyurmayı başarır. Ve hastalıkla birlikte kişi uyanmaya başlar. Çünkü hastalık hic beklemediği bir anda tokat gibi gelmiştir. Kişi birşeyleri; belki alışkanlıklarını, belki bakış açılarını, belki yaşam şeklini, değiştirmesi gerektiğini anlamıştır. Ve gerekenleri yapmaya, özünün isteklerine kulak vermeye başlar. Değişir, bedenini şifalandırmaya başlar ve hastalık sonunda kişiyi terk eder.

Bazı kişileri hastalık ‘ kalıcı ‘ olarak uyandırmış olur. Yani kişi bakış açılarını, duygularını, düşüncelerini, alışkanlıklarını, yaşamını pozitif bir şekilde yeniden kalıcı olarak düzenler ve öz sevgisini geliştirmeye devam eder. Bazı kişileri ise hastalık ‘ geçici ‘ olarak uyandırır. Yani sadece hastalık bitene kadar yaşamında, zihninde ve alışkanlıklarında değişiklikler yapar. Hastalık sona erdiğinde veya hastalıkla ilgili yaşadığı travmalar soğumaya başladığında, kişi eski haline yani kendisini hasta eden enerji haline, alışkanlıklarına geri döner. Yani onu özünden uzaklaştıran yaşamına geri döner. Yine uyuyan bir bilinçtir artık. İçinden de “ohh be hastalik bitti çok şükür, normal hayatıma yeniden geri dönebildim”, der.

‘ Halbuki öğrenmesi gerekenleri öğrenemediğinden, öğrenene kadar sınanmaya devam edecektir. ‘

Genel

Düşünce Gücü

Düsüncenin, duygunun görünmeyen gücünü farkindaysan, hatirlatma niteliginde bu yaziyi okumaya devam edebilirsin eger farkinda degilsen, inanmiyorsan burada hic tatmadigin bir boyutun izlerini HİSSEDEBİLİRSİN.

Gercek senin neye inandigindir !

Bir durumun somutlasmadan once ki hallerinden biridir istekler. Ama isterken farkinda olmadan direnc olusturuyor olabilir misin?

Evet gerceklesmesini istediklerini arzulamalisin hem de cok arzulamalisin. Ama bu arzuda güven olmali, rahatlik olmali, huzur olmali. Yani isterken acabalar, nasillar olmamali.

Acabalar ve nasillar korkularindan gelir. Bu korkular, sana dogru yola cikmis bir paketin önünde sürekli engeller YARATIR.

Acaba ve nasillar direnc olusturmaya baslar ve farkinda olmadan zorlamaya baslarsin. Zorlamaya basladiginda ise aslinda isteginin gerceklesmemesinden korkuyorsun demektir ve maalesef bu inancin gerceklesecektir…

Bu yüzden korkularindan arın önce.

Meditasyon korkularini fark etmeni, onlarla yüzlesmeni, reiki ise korkularina sefkatle yaklasmani, kabullenmeyi ve onlari sevgiyle dönüstürmeni saglar.

Genel

Yazarak Olumlama Yapmak

Saniyorum bundan yaklasik 4 sene once post it bir kagida “Harika degisimler yasiyorum” yazarak banyomun aynasina yapistirmistim. Bunun 2 sebebi vardi. Birincisi : yazili olumlamanin gücünden faydalanmak, ikincisi : bilincaltimi degisimlere acik tutmak.

Birinci neden acik sayilir (gerci biraksaniz bir cok sey yazabilirim ? ama konunun dagilmasini istemiyorum). Daha cok ikinci neden uzerinde ve neden boyle bir olumlama yapma geregi duydum bununla ilgili yazmak istiyorum.

Ben yaş aldikca degisime daha acik bir insan olmaya özen gösterdim. Bunun sebebi gelisime ve ogrenmeye olan merakimin önünü hicbir seyin kapatmasini istemememdi. Tabii degisime acik tutarken derken; dejenere ve lüzumsuz durumlari dahil etmeden.

Bilincli olarak kendimi degisime acik tutmaya gayret ederken ,zaman zaman bilincaltimin beni engelledigini fark ettim. Bilincaltimin bazi konularda degisime karsi beni engellemesi demek hayatimda bazi kapilari kendi kendime kapatmam demekti. Ama ben tüm kapilarin bana acik olmasini istiyorum. Kapilar acik olmali ki “istedigim” iceriye girebilsin veya “istedigimden” cikabileyim.

Bilincaltimin degisimlere acik olmasi icin de, bir kagida “harika degisimler yasiyorum”, yazarak en cok gorebilecegim yere yapistirdim. O yaziyi her gördügümde okumadim cünkü inaniyordum ki okumasamda bilincaltim onun orada oldugunu bildiginden benim yerime her seferinde okuyor.

Peki neler oldu bu olumlamayi yaptigimdan beri. Tabii kide tipki yazdigim gibi, degisimler yasadim. Ozellikle ben hic olmadigim kadar hep bir degisim icerisindeydim. Ayrica işim, yasantim, cevrem, fikirlerim, düsüncelerim, deneyimlerim… Hepsi de bana iyi gelen harika degisimlerdi. Sonsuz sükürler olsun hepsine!

Peki ya sizler degisime ne kadar aciksiniz? ❤

Genel

Karsima Cikan Firsatlari Sevgiyle Kabul Ediyorum

Bazen kisinin karsisina firsatlar cikar. Öyle ki avucuna bonus gibi verilir. Yada gözüne kadar sokulur. Şartlar öyle güzel bir araya gelmiştir ki, tam karsida hazir bir sekilde duruyordur firsat. AMA KİSİ O GÖZÜNÜN ÖNÜNDE Kİ FIRSATI ALAMAZ.

Türlü bahaneler uretilir. Belki firsati sunacak olan kisi begenilmez ve burun kivrilir. Yada firsati verecek olan kisinin firsat sunuyor olmasini kisi kaldiramadiginda yürür gider.Cunku ego devrededir! Bu iki örnekte de ego cok agir bastigindan kisiyi adeta kör ediyor. Öyle ki, kisi firsati sunan kisiyi o kadar begenmiyor ki, (egriydi, dogruydu, vasatti, o ne bilir ki, dis goruntusuydu, konusmasiydi, ben ondan daha iyi bilirimdi falan derken) firsatin firsat oldugunu bile goremeyecek kadar körleşiyor.

Yada auranin durumu, zihnin negatif uretmeye daha yatkin olmasi, dış dunyaya olan sevgisiz bakis acilarinin ve korkularin yarattigi blokajlar da ; kisinin avucuna kadar konan, burnunun dibinde ki firsati kabul etmesini engeller. Bir turlu KABUL EDEMEZ. Sorsaniz cok ta haklidir. Dinleseniz hak verirsiniz hatta ?. Burada da yine cesitli bahaneler devrededir. (Düzdü, yamuktu, öyle oldu böyle oldu, egri adim atti ben düz adim isterim, yapamiyorum olmuyor, yapiyorum olmuyor vb..).

Böylece avucta ki firsatlar elden kayar gider. Bu arada hayat ve zamanda gider.

Yani firsatlari kabul edebilmekte kisinin enerjisi ile cok ilgili. Bu yuzden, bu konuda olumlama yapmak enerjinizin olumlu anlamda dönüsmesine cok faydasi olacaktir.

#olumlama #gunlukolumlama #affirmations #enerji #degisim #donusum #firsat #evren #reiki #yoga #dusuncenigucu

Genel

Mükemmellik

Mükemmelligi disarida mi yoksa, iceride mi ariyoruz? 

Dış görüntümüz mü mükemmel olmali yoksa içerisi mi?  Screenshot_20180818-132045_Instagram
Hangisine daha cok önem veriliyor, daha cok zaman ayriliyor? 
Hiç düşündünüz mü bu soruların cevaplarını? 
Eger hiç aklınıza bu sorular gelmiyor ise, gayet normal. Çünkü her televizyonu açtiğımızda, her dergi okuduğumuzda, sokaklarda ki koca koca reklamlarda karşımıza çıkan ve adeta bize dayatılan mükemmel kadın ve mükemmel erkek görüntüleri var. Bizde onlar gibi olmalıyız. Onlar gibi zayıf olmalıyız, saçlarımız yüzümüz pırıl pırıl parlamali, yüzümüzde hiçbir kırışıklık olmamalı, kiyafetler son moda olmali vb.. bir cok örnek. Aksi oldugunda eksiksin, kusurlusun, tam olmamışsın, yetersizsin, yeteri kadar güzel degilsin, yeteri kadar yakışıklı değilsin. İşte tam da bu yaratılan algı, zincirleme bir mutsuzluk ve stresin kaynağını oluşturuyor. Kendini olduğu haliyle kabul edememe ve bedenini beğenmeme başlıyor.
Halbuki kendimize ait olan herşeyi sevmeli.  Dışarıya ait olan herşeyi sevmek, kişinin kendisini sevmesi ile başlıyor. 

Ben önceden saçlarımı boyardim. Artik boyamiyorum, kendi doğal rengimi kullanmanin huzuru ve keyfi bambaşka. Beyaz saçlarimda var ve onlari çok seviyorum. Beyaz saçlarım;  beni bugünüme getiren yaşadıklarım, deneyimlerim, herşeyim demek. Çok kıymetliler. Beyazlarımı kapatmak sanki gecmişi kapatmak, zamanı kapatmak, beni kapatmak gibi geliyor artik. Eğer bir gün saçımı boyamak istersem (kına gibi doğal bir yöntemle ancak), beyazlarımı sevmediğimden veya saçımın rengini sevmediğimden olmaz. Sadece değişiklik yapmak istediğim için olur. Tıpkı, “bugün değişiklik yapıp mavi renkli elbisemi giyeceğim”, demek gibi.  

Demek istediğim şu ki; mutluluk ve huzur mukemmel dışsal görüntü ile olmuyor. Tam tersi dışsal olarak mükemmellik peşinde koşmak mutsuzluk, huzursuzluk ve stres getiriyor. Onemli olan içeride ki huzura onem vermek. İçimize mutluluğu, huzuru ve dengeyi getirebilmek. Bunu araştırmak, bunun niyetine girmek. Bunu yaparken duygu ve düşüncede kendimize şiddet uygulamamak . (beceriksizim çok negatifim yetersizim  gibi) .

Bu yolculuğun  her anını sevgiyle kabullenerek sabırla hoşgörüyle devam etmek .

Bu yolda kendimizi sevmek, sadelik, basitlik, doğallık, sade ve doğal bir yaşam bu konuda mükemmel bir ilk adım olacaktır. 

Namaste ♥

Genel

KARMA

Yaşadığımız evrende mükemmel bir denge vardır. Karma ise bu dengenin yine mükemmel bir parçasıdır. İnsanın karmayı iyi anlayabilmesi için, öncelikle herşeyin enerjiden ibaret olduğunu bilmesi gerekir. Elementin en küçük parçası atomdur ve Albert Einstein atomu parçaladığında ortaya çıkan şey enerji olmuştur. 

Buradan anlayacağınız ; yapılan her eylemin ve her düşüncenin bir enerjisi vardır.  Ayrıca doğada fiziksel etki – tepki prensibi vardır. İnsan da doğanın bir parçası olduğundan bu kural insanoğlu içinde geçerlidir.

Yani yaptığımız her eylem ve her düşünce bir etki – tepki hareketi yaratır. Karmayı en güzel açıklayanda budur. Karma etki – tepki yasadır.

Buradan çıkan bir diğer sonuç ise yaşadığımız herşeye bizim sebep olmamızdır. Çünkü yapılan her eylem ve her düşünce kendisine tam olarak karşılık veren bir tepkiyi evrenden davet eder. Yani eylemin veya düşüncenin sahip olduğu özellikte ki enerji, manyetik bir alan oluşturur. Oluşan bu manyetik alan, eylem veya düşüncenin sonucunu kişinin kendisine uygun zaman geldiğinde geri döndürür. Şimdi ki yaşantıda veya sonrakinde…

Ayrıca karma kavramı anlaşıldığında; kızgınlıklar, kırgınlıklar ve intikam duyguları anlamını yitiriyor. Bizim sebep olduğumuz bir durum için , bir başkasına intikam, kırgınlık veya kızgınlık duyguları beslemek biraz garip hatta komik olmuyor mu? Ve kişiyi tamamen çözümsüzlüğe hatta kısır döngüye itmiyor mu ? 

Bu durumu kavramakta güçlük çekebiliriz fakat ‘şimdiyi geçmiş yaratır ve gelecek ise şimdi de saklıdır’.

Bu yüzden pozitif düşünmeli ve kendimizde dahil olmak üzere hayatımızda ki herkesi affetmeliyiz. Ben uzun yıllardır bu felsefe ile yaşamımı sürdürüyorum. Bazen çok Pollyanna olduğum söylenir ve bende cevap olarak ”Evet, Pollyanna’ yım ve sana da tavsiye ediyorum derim 🙂

Son yıllarda hayatıma giren reiki, yoga ve meditasyon gibi tekniklerde duygularımı, düşüncelerimi ve eylemlerimi pozitif ve sevgi kökenli tutmamda beni çok destekledi. Ne diyebilirim ki ; niyet ortaya konunca, çözümde beraberinde geliyor.